Slumdog Millionaire
Hem görsel hem de anlatısal olarak bu kadar farklı ve cesur filmler çok az çekiliyor. Nasıl da yalan, Hindistan’da sürekli çekiliyor. Danny Boyle’un çakallığı, balyanın nerede yattığını herkesten biraz daha önce görmesinde.
Hakkını veriyoruz, Slumdog Millionaire güzel bir film. Akademi bir filme, üstelik hem en iyi film hem de en iyi yönetmen dallarında, boşuna ödül vermez. Ama akademi de abartır, Akademi de gaza gelir.
Slumdog Millionaire, bizim rahattan göbek bağlamaya başlamış beynimizin alamayacağı bir sefalet içinde yaşayan iki kardeş ve var olmak için onlara muhtaç kalan bir kızın hikayesi. “Kim 500 Milyar İster” yarışmasına katılan Jamal’ın gözünden, çocukluğundan başlayıp yarışmaya kadar geçen günlerini, zaman ve mekanlar arasında vahşice koşuşturarak anlatıyor.
Danny Boyle, stilize bir yönetmen, hiç bilmiyorsak “Trainspotting”den, “28 Days Later”dan ve “Sunshine”dan biliyoruz. Sıradan bir drama olabilecek hikayeyi, saniyelik hızlarla yapılmış kurgular ve flash-back’ler, flash-forward’lar ile allak bullak edip görsel bir deneme haline getirmiş. Ama takdirler, Akademi beğenileri filan bundan değil. Amerika, Bollywood’un popülist duruşuna, filmin şarkılı türkülü gidişatına kalbini kaptırdı, filmin ardına aldığı rüzgar işte bu.
Sanmayın ki hikaye boş diyoruz. Hikaye, Danny Boyle’un şimdiye dek eline geçirdiği en iyi malzemelerden biri. Buna adamımızın görsel yeteneğini de ekleyince, sefalet ile kalbinizi kırıp pembe kalemlerle yazılmış aşk mektubu havasıyla içinizi ısıtan bir film ortaya çıkıyor.
Bu arada, Jamal’ın kazandığı ödül, bizim anlayacağımız şekilden 411,600 dolara denk geliyor.