GENÇ OGRETMEN
ANASAYFA
İLETİŞİM
ONLiNE DERSANE
KARİYER
EGİTİM
KULTUR-SANAT
HOBi
SPOR
GEZi
MUZiK
=> Lityum, ilaç niyetine
=> 20: The Killers
=> Online müzik: Nerede dinlesek?
=> Replikas - Zerre
=> Alarm: White Lies
=> All American Rejects: Emo'yla pop harmanı
=> Müziği İnternet’te keşfedin
=> Montreal mucizesi
=> Üstümüz başımız punk
SAĞLIK
YAŞAM
TEKNOLOJi
SİNEMA
KiTAP
ALTERNATiF TIP
EGLENCE
OYUNLAR
ARŞİV
GÖRÜŞ KABİNİ
TOPLiST
DiNi YAZILAR

Ekol Hoca Din dersi Matematik Nişanlık Modelleri
Montreal mucizesi

Montreal mucizesi

Montreal mucizesiHer ne kadar artık internet ve diğer teknolojik kolaylıklar sayesinde müzik üretmek ve onu diğer insanlara ulaştırabilmek daha kolay olsa da, dünyada müziğin nabzını belirleyen birkaç şehir var. New York, Londra, Stockholm… Son yıllarda bu üç şehrin yanında Montreal ismini de sıkça duyar olduk.

Mucizenin kökenleri

Peki dünyanın gözünü Kanada’nın bu şehrine çevirmesindeki sebep neydi? Çok değil, birkaç yıl önce dünyanın her yanından binlerce gencin takip ettiği çizgi dizi South Park’ta Kanadalı müzisyenlerin nasıl alay konusu edildiğini hatırlayalım. Diziyi yazan Matt Stone ve Trey Parker ikilisi haksız da sayılmazdı. Uzun yıllar boyunca Kanada müziği popüler olanın bir kopyasını üretmekten öteye gidememişti. Örneğin ABD’nin Barbra Streisand’ı varsa Kanada’nın da Celine Dion’u olmalıydı. Yine Amerika’yı bir dönem etkisi altına alan Nu-metal salgını sırasında Kanada’dan Nickelback çıktı. Kanadalı rockçı Alanis Morissette albümü satış rekorları kırdı ve “Jagged Little Pill” hatırı sayılır bir kritik başarısı elde etti ama onun başarısına yine Amerikan müzik sektörünün katkısı yadsınamaz.

Günümüze geri döndüğümüzde, Kanada'yı iyi müziğin kalesi ve Montreal’i de önemli bir müzik kenti olarak görüyoruz. Indie ve post-rock akımına öncülük eden çok sayıda müzisyen ve grubuyla Montreal artık trend’lerden etkilenen değil, trend belirleyen bir kent. Dilerseniz Montreal mucizesini, Montrealli grupları tanıyarak irdelemeye başlayalım.

Godspeed You! Black Emperor

Montreal müziği iki koldan dünyayı kucaklıyor. Bu kollardan ilki post-rock, diğeri de yılların köklü indie geleneği. Post-rock dendiğinde ise ilk akla gelen isimlerden biri Montrealli grup “Godspeed You! Black Emperor”. 1994’te kurulan grubun dünyada yarattığı etkiyi bir fenomen olarak nitelendirebiliriz. Çünkü sekiz elemanlı grup, akıntıya karşı kürek çekti her zaman. Kimi zaman 20 dakikayı aşan şarkılara, müziğinin soyutluğuna, dinleyebilmek için sizden bir mod talep etmesine, ilk çıktıkları andan itibaren müzik medyası tarafından müziklerinin anlaşılmamasına rağmen, grup ismini dünyanın en uzak köşelerine kadar duyurmayı başardı. 28 Days Later filmine yaptıkları müziklerle isimlerini iyice duyurduklarında, “Lift Your Skinny Fists Like Antennas to Heaven ve Yanqui U.X.O.” albümleri ile post-rock’a başyapıtlar armağan edip bu müziğe gönül vermiş birçok genci peşlerine taktıklarında, bir zamanlar onları anlaşılmaz bulan birçok müzik dergisi onları kapağa taşımak zorunda kaldı. Plak şirketleri Constellation Records, onlar sayesinde gelirini artırdı ve kazandığı para ile birçok Montrealli grubun albümünü finanse etme ve dünyaya tanıtma şansı yakaladı.

The Arcade Fire

Montreal mucizesi2005 yılında müzik yazarları yıl sonu listelerinde sözleşmişçesine tek bir albümü “yılın en iyi albümü” adı ile yayınlanan listelerin tümüne taşıdılar. Grup “The Arcade Fire”, albüm ise “The Funeral” idi. Arcade Fire’ın işi Godspeed You! Black Emperor’a göre daha kolay oldu. Montrealli birçok grubun müziğinde artık gelenek haline gelmiş yaylıları ve enstrüman zenginliğini kullandılar, ruhlarındaki renkliliği ve duygusallığı indie müziğinin içine akıtıp, ona yeni bir form verdiler. Müziklerine hiçbir indie sever, hiçbir müzik dergisi, müzik ilahı, David Bowie bile kayıtsız kalamadı. 2004 yılında yayınlanan albüm, 2005’te İngiltere, ABD ve Avrupa’da büyük yankı yarattı. The Funeral albümüyle yitip giden dostlar, komşular ve tünellere uzanan bir yolculuğa çıkardılar dinleyicilerini. Son olarak da isabetli bir kararla, müzikten kazandıklarını yine müziğe yatırmaya karar verip stüdyo gibi kullanacakları bir kilise satın aldılar. Çıkış tarihi Mart 2007 olarak belirlenen bir sonraki The Arcade Fire albümünden radyolarda çalınan şarkılar ve grup üyelerinin verdikleri demeçlerden kilisenin atmosferinin grubun müziğine bayağı yansıdığını görüyoruz. Yeni albümü merakla beklemekteyiz.

A Silver Mt. Zion

Montreal mucizesiAltı elemanlı A Silver Mt. Zion’un üç elemanı Efrim Manuck, Sophie Trudeau ve Thierry Amar aynı zamanda Godspeed You! Black Emperor’da çalmaktadır. Bu grubun başarısı ne yazık ki A Silver Mt. Zion için bir handikap oldu, birçok müziksever, grubu bir yan proje olarak gördü. Ama zaman içinde grup kendine yeni ve farklı bir dinleyici kitlesi edindi. Grubun başyapıtı “He Has Left Us Alone but Shafts of Light Sometimes Grace the Corner of Our Rooms...”da bir şarkı vardır ki grubun tüm varoluş sebebini açıklar. Sonsuz hüzün, ilham, duygu, gözyaşı deposu, “For Wanda…” şarkıdaki matem havasından şarkının ölen birine yazıldığı bellidir. Ama şaşırtıcı bir şekilde Wanda, grubun itici gücü Efrim’in o GYBE ile turnedeyken hayata gözlerini yuman köpeğidir. Efrim bu olaydan sonra müzikten iyice soğumuş; bir gün piyanosunun başına tekrar oturana kadar… Wanda’nın anısına bir albüm yapmak ister Efrim ama grubu GYBE’nin formatı buna müsait değildir. Ayrıca Efrim’in kafasına, müzik yazmaktan çok neyin kulağa daha iyi geleceğini deneyecek, kimi zaman tüm müzikal kuralların yerle bir edildiği bir grup kurma fikri gelir. Buradan yola çıkılarak bir başyapıt doğar: Grubun çıkış albümü “He Has Left Us Alone but Shafts of Light Sometimes Grace the Corner of Our Rooms...”. Born into Trouble as the Sparks Fly Upward isimli diğer güzel bir ASMZion yapıtı da 2001 yılında dinleyicisiyle buluşur. 2005 çıkışlı son albümleri Horses in the Sky’da vokalli şarkılar iyiden iyiye ağırlığını hissettirir. Ama He Has Left Us Alone… albümüne obsesif bir tutkuyla bağlı kimi Zion fanlarını rahatsız etse de birçok fan bu durumdan pek şikâyetçi değildir. Sözler öylesine şairanedir ki müziklerinin ruhuyla uyuşur ve ondan bağımsız değerlendirilemez. Üstelik sözler son derece politiktir. Çok az grup politik ve güzel bir şarkı yazmayı başarabilir. Zion da onlardan biridir işte.

The Dears

2000’lerde gruplar müziğini internet sayesinde dinleyicisine daha kolay ulaştırır oldu. MySpace, YouTube gibi siteler, müzik blogları, paylaşım programları, grupların albümlerinin yayınlanmadığı ülkelerde bile dinleyiciler edinmesini sağladı. İş sağlam müziğe bakıyor artık. Müziğiniz gerçekten sağlamsa dünyanın çeşitli yerlerindeki “sağlam kulaklar” müziğinize kayıtsız kalamıyor. The Dears da bu kayıtsız kalınamayan Montrealli indie gruplardan biri. 2002’de yayınladıkları The Protest EP ve bu EP’deki The Summer Of Protest isimli şarkı grubun isminin duyulmasında önemli rol oynadı. 2003 yılında yayınlanan No Cities Left, The Dears, gerçekten de tadına doyulmaz bir albümdü. Albümde tek bir kötü şarkı olmayınca, herkesin favori şarkısı da farklı oluyor haliyle. Ama albümün en sevilen şarkılarından biri “Warm and Sunny Days”. Şarkı, eğer şarkının ismindeki gibi ılık ve güneşli bir günde dinlenirse, o gün yalnızsanız ve moraliniz biraz bozuksa insanı feci vuruyor. “Gang of Losers” ise grubun son yayınlanan ve başarısını sürdüren bir albüm oldu.

Montreal mucizesiWolf Parade

Kayıtsız kalınamayan bir diğer Montrealli indie grubu da Wolf Parade. “You Are A Runner and I’m My Fathers Son”, “Shine A Light”, “Grounds For Devorce” şarkılarını, verdikleri konserlerde dinleyicilerine bir marş gibi söyleten grup, ilk EP’lerini 2003 yılında yayınladı ve diğer EP’ler bunları izledi. 2004 ve 2005’te yayınlanan iki EP’nin ardından nihayet grup anlaşma imzaladığı uluslararası şirket Sub Pop’tan ilk albümleri “Apologies to the Queen Mary”i 2005’te dinleyicisine sundu. Grubun orkestral sound’u, onların “Frog Eyes”, “Modest Mouse” ve “The Arcade Fire” gibi gruplarla kıyaslanmalarına sebebiyet veriyor.

Ve diğerleri…

Montreal mucizesiMontreal’den yükselen çığlıklar dinmek bilmiyor. Grupların tümünü tanıtmaya kalkarsak bu yazının sonu gelmeyecek gibi. Bir iki kelimeyle de olsa diğer önemli Montreal gruplarını analım. Godspeed You! Black Emperor’ı bünyesinde barındıran Constellation Records’un, artık çıkardığı her iş ilgiyle takip edilen bir firma olduğunu söylemiştik. Firma Black Ox Orkestar, Fly Pan Am, Hangedup, Hrsta gibi diğer post-rock gruplarına ev sahipliği yapıyor. Bu gruplardan Fly Pan Am’in hayli deneysel albümü N'Ecoutez Pas’a, Hangedup’ın dört nala giden yaylılar ile canavar davul vuruşlarını buluşturduğu Kicker in Tow uzun çalarına kulak vermenizi şiddetle öneririz. Diğer bir bağımsız müzik şirketi olan Alien8 Recordings, Montrealli iki önemli grup olan The Unicorns ve Set Fire To Flames’e ev sahipliği yapıyor. Set Fire To Flames’in 2001 yılında yayınladığı Sings Reign Rebuilder isimli albüm en önemli post-rock albümlerinden biri olarak görülüyor. Grubun, hayvan barınaklarında müzik yapıp geri planlardaki sesleri de müziğe ekleme gibi hayli radikal sayılabilecek yaklaşımları var. Montrealli diğer bir indie grubu olan The Stills’i ve radyoların bir ara çalmaya doyamadıkları “Still in Love Song”u hatırlayıp onları da unutmamış olalım.

Sonuç

Montreal’de üretilen müziğin on yıl öncesine ve on yıl sonrasına baktığımızda arada devasa bir fark olduğunu görüyoruz. Montreal Mucizesi dikkatli incelenir ve iyi anlaşılırsa birçok şehir “müziğin kalbinin attığı şehirler” kervanına katılabilir. Umarız günün birinde İstanbul’u da bu kentler arasında görürüz. Montreal’de yaşanan bu patlama bizdeki müzik piyasası için de bazı ödevler sunuyor. Her şeyden önce müzik üreten gençlerin ufuklarını geniş tutmaları, güncel müziği çok iyi takip etmeleri gerek. Yaşanan müzikal kirlilik onları yıldırmamalı ve yeni, daha önce denenmemiş tınıların, ifadelerin peşinden koşmalılar. Ürettikleri müziği duyurmak için internet’in nimetlerinden en iyi şekilde faydalanmanın yollarını aramalılar. Bu iş için diğer bir olmazsa olmaz ise, cesur prodüktörlerin ve risk almayı seven plak şirketlerinin müzisyenlere destek vermesi. Önümüzdeki on yıl içerisinde Montreal Mucizesi’nden bahsettiğimiz gibi, bir İstanbul Mucizesi’nden söz edebilmek dileğiyle…


REKLAM ALANI

Reklamı Kapat
Bugün 4 ziyaretçi (48 klik) kişi burdaydı!

Zirve100 Site ekle
Eğitim
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol