Sokakta gerilla işi sanat
Sokak sanatı, halka açık yerlerde yapılan her türlü sanatsal aktiviteye deniyor. Yalnız klasik sokak sanatı tanımına, devlet destekli, sponsorlu çalışmalar girmiyor. Mesela Şehir Tiyatroları gidip sokakta bir gösteri yaparsa, bu sokak sanatı olmaz.
Graffiti, şablon, sticker yapıştırmaca, poster asmaca, mozaik, sokak enstelasyonları... Bunlar modern sokak sanatının önde gelenleri. Hepsinde bir aktivizm, bir mesaj kaygısı ya da gelişmiş bir görsel lezzet var. "Culture jamming" deniyor bu geleneksel sanata alternatif üreyen sanat anlayışına. Bazı sokak sanatçıları, galerilerle ilgilenmeyen geniş kitlelere ulaşabilecekleri boş birer alan olarak sokakları düşünürken, bazıları ise bunun zorluğunu ve risklerini seviyor. Geleneksel sanat, bir galeriden diğerine taşınabilir ama sokak sanatı olduğu yere ait, bir aidiyet barındırıyor ve bu tanım modern şehir hayatına pek güzel uyuyor.
Modern sokak sanatı, üzerine çalışılan yerin dokusunu da taşıyor ve bu yüzden biyolojik bir varlık olarak görülüyor. Sprey boya deyip geçiliyor ama aslında göründüğü kadar basit değil işler. Üstelik sadece yapılmak için yapılıyor, para veya ün söz konusu değil, sadece artistik kaygılar ve insanların beynini gıdıklama isteğinden bahsedilebilir. Gıdıklamak derken... Sokak sanatında işin kendisinden çok, önünden geçen insanlara neler hissettirdiği önemli.
Gerilla sanatı
Terim, ilk olarak İngiltere'de ortaya çıktı. Her şehrin bir graffiti mafyası vardır, Türkiye'de de banliyö trenlerinin istasyonlarında, köprülerin altlarında büyük çaplı graffitilere rastlayabilirsiniz. Geleneksel graffiticiler, sprey boyalarla "freehand" denen türde, yani resim çizer gibi çalışırlar. Oysa yeni kuşak graffiticiler şablon kullanıyor ve yaptıkları işe post-graffiti ya da neo-graffiti diyor. Az önce de dedik ya, işin kendisinden çok, işi gören kişinin hisleri önemli olduğundan, seri üretim yapılması gerekiyor. Şablon kullanımı bu yüzden yaygın. Ayrıca artık şablonlar, estetik bir standart haline de geldi.
Gerilla sanatı, ünlü olmak ve para için yapılmaz dedik ama her işte olduğu gibi burada da acayiplikler olabiliyor. Mesela Banksy, Zevs, ORB, Ellis Gallagher gibi sokak sanatı sayesinde ünlü olan artistler var. Hatta Shepard Fairey işe sokaklarda başlayıp "Walk the Line" filminin nefis afişini, "Guitar Hero" grafiklerini tasarladı.
Türkiye'de durum
İstanbul'da Taksim-Kadıköy arasında 80'ler 90'lar boyunca görünen graffitiler yerlerini hızla şablonla yapılan sokak resimlerine bırakıyor. Tünel'de yürürken sağlı sollu şablonlanmış desenler görmeniz mümkün. Her tarafta vızıldayan sinek desenini hatırlayın!). Ankara'da, İzmir'de ve Bursa'da da örneklere rastlanmış. Tabii Türkiye'de iş biraz karışık. Bunun bir sanat mı yoksa vandalizm mi olduğu uzun süre tartışılacak, büyüklerimiz bakıp "cık cık" çekecek. Oysa bu desenleri sokaklara kazıyanlar okumuş gençler, genellikle güzel sanat öğrencileri ya da grafik işiyle uğraşan profesyoneller.
Şablon olayı
Kağıt, karton, plastik, kısaca sprey boyanın neminden hemen dağılmayacak bir malzeme kullanılıyor. Materyal seçerken dikkat edilmesi gereken iki şey var, biri duvara bir ucundan tutsanız bile dik durup kenarlarından boya sızdırmayacak kadar sert olması, ikincisi de kolayca kesilmesi. Bu işi İstanbul'da Tünel'e bizzat yapan bir dostumuzdan aldığımız sırrı aktaralım, en uygun malzeme asetat kağıdı. İşin bir diğer sırrı da, ne olduğu belli olacak kadar detay içeren bir desen seçilmesi. Siz de kendi sanatınızı yaratmaya, önce ailenizden izin alıp sonra buradan işi kapmanızı sağlayacak sırları öğrenerek "odanızda" başlayabilirsiniz
|